Bayram Ersoy Yazıları

KORONA VİRÜS VE BİLİNÇALTI (2)
26.03.2020

Merhaba Sevgili Dostlarım,
 İnsanlık âlemi için, içinden geçtiğimiz süreç gerçekten çok düşündürücü ve ibret alınması gereken bir hadiselerle dolu. Daha 2020’nin ilk anlarından itibaren, depremlerle sarsılan arz ve arzın sakinleri arka arkaya gelen birçok tatsız hadisenin; en sonunda malum virüs salığının şok edici etkisinde kaldı. Beklenmedik bir hız ve etki ile küresel bir sorun olan bu virüs insanlığı ciddi anlamda korku ve paniğe sevk etti. Maalesef bu korku ve panik virüsün kendinden de ölümcül bir etkiye sahip. Bu hususta daha önce de BİLİNCALTI ve KORONA VİRÜS başlıklı bir yazı yazdım. Bu gün sizlere bu konunun çok başka cihetlerinden söz etmeye çalışacağım.
Sevgili dostlarım, yazımın başında belirtiğim gibi, insanlık âlemi olarak, ülke, millet, din, dil, ırk v.s. gibi ayırt edici tüm faktörlerden öte;  “ibret” alınması gereken, sıra dışı olaylar yaşıyoruz. İbret alıyor muyuz? Bence hayır.
Şimdi sizlere İLAHİ FARKINDALIK Sıfır Noktası Enerjisinin penceresinden corona virüsün nasıl görüldüğünü göstermeye, anlatmaya çalışacağım. Öncelikle bu virüsün akciğerlerimize yerleşerek, hayati öneme haiz proteinlerimizden beslenip, orada gelişip üreyip bizi öldürdüğünü biliyoruz. Akciğerlerimizin bizim için ne kadar önemli ve yaşamsal bir organ olduğunu da hepimiz biliyoruz. Akciğerlerimiz bizim öğretilerimizde “hayatı özümseme ve koşulsuz sevgi ile kabul etmeyi” temsil eder. Bizler Sıfır Noktası Enerjisi ve Manyetik Hipnoz ile yaptığımız çalışmalarda Akciğer hastalıklarının çekirdek inancında “sevgisizlik” çıkmaktadır. Sevgi olmayınca, ne oluyor? Evrende boşluk olmayacağına göre yerine nefret, korku, öfke, haset gibi olumsuz enerjiler doluyor. O zaman şaşılacak bir şey yok. Rabbimiz insanlara HAKK ismi şerifi gereği hakikati gösterecek. İLAHİ FARKINDALIK penceresinden biraz daha derine doğru bakarsak görüyoruz ki… Uzayın sonsuz derinliklerini keşfetmeye çalışan, akıllara durgunluk verecek teknolojik ve bilimsel gelişimler sağlayan insanoğlu canlı bile sayılmayan, ancak mikroskop aracılığı ile görebildiğimiz bir varlığın üstesinden gelemedi. Dikkat ederseniz bu mikrobik varlık tüm insanlığın hayatını hiç olmadığı kadar kısıtladı, daralttı ve bizleri evlerimize hapsetti. Peki, verilmek istenilen mesaj ne olabilir? Diye soracak olursak; Bu ölümcül hadisenin bizlere FARK ET tirdiği en önemli hususlar:
  • İNSANOĞLU ALİL VE ACİZLİĞİNİ BİR KEZ DAHA İDRAK EDECEK, AZGINLIĞINDAN VE KİBRİNDEN FERAGAT EDEREK KULLUK BİLİNCİNE YENİDEN DÖNMELİDİR.
  • İNSANOĞLU BU ASIRDA, BU KADAR BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK GELİŞİMİNE RAĞMEN, CANLI BİLE SAYILMAYAN BİR VİRÜSÜN ESARETİNE MAHKÛM OLMANIN TRAJİK SONUCUNU YENİDEN DEĞERLENDİRİP, ŞÜKÜR KAPISINDA BOYNUNU BÜKECEKTİR.
  • İLAHİ ADALETİN, RABBİMİZİN HAKK İSMİ ŞERİFİ EKSENİNDE DÖNDÜĞÜNÜ, KUTSAL DENGENİN ENİNDE SONUNDA TECELLİ EDECEĞİNİ, “KENDİMİZİ BİLMEMİZ” İÇİN ÖLÜMCÜL HATIRLATMALARI FARK ETMEMİZ GEREKİYOR.
  • BU MUSİBET VESİLESİ İLE KONTROLDEN ÇIKMIŞ DÜNYA AKSİYONLARINDAN, SAKİNLİĞE, SÜKÛNETE HATTA DURAĞANLIĞIN MUHTEŞEM DİNGİNLİĞİNİ HİSSEDİP, İÇİMİZE DÖNÜP, KENDİMİZE GELMEMİZ GEREKİYOR.
  • ÇOĞUMUZUN “İŞ” DİYE KENDİMİZİ PARALADIĞIMIZ DÜNYANIN ACIMASIZ MIKNATISININ ETKİSİNDEN KURTULUP, EVİMİZE, YUVAMIZA, EŞİMİZE, ÇOCUKLARIMIZA YÖNELMEMİZ; ONLARLA “BİR VE BERABER” OLMANIN HAZZINI YAŞAMAMIZ GEREKİYOR.
  • KOŞULSUZCA SEVEBİLMEK, KARŞILIK BEKLEMEDEN VEREBİLMEK, EMPATİ KURABİLMEK İÇİN DİKKATİMİZİ ÇEKİYOR.
  • MAĞRURLANIP, KİBİR, GURUR VE UCUBA DÜŞMEDEN İNSANLIĞIMIZI YENİDEN HATIRLATIYOR.
  • SIKLIKLA KULLANILAN BİR HALK DEYİMİNİ “KORKUNUN ECELE FAYDASI YOK”  HATIRLAYARAK HASTALIK, YOKSULLUK, ÇARESİZLİK VE ÖLÜM GİBİ HAKİKATLERİMİZLE YÜZLEŞİYORUZ.
  • EN ÖNEMLİSİ DE ÇOĞUMUZUN OTEL GİBİ KULLANDIĞIMIZ EVİMİZE MAHKÛM EDEREK, ÇOĞU ZAMAN İHMAL ETTİĞİMİZ YUVAMIZIN SICAKLIĞINA SIĞINIYORUZ.
  • VE… HAKK TEALA BİZLERE “HER NEFS ÖLÜMÜ TADACAKTIR.” AYETİ KERİMESİNİ BİZLERE EZBERLETİYOR.
  •                                                                                                                                                 Bayram ERSOY

     
 
KORONA VİRÜS VE BİLİNÇALTI (1)
20.03.2020
 
Merhaba sevgili dostlarım,
 
Bu gün sizlere son günlerde dünya gündemini dolayısı ile de bizim gündemimizi çok meşgul eden, FARKEDER derneğimizin asli misyonu olan FARKINDALIK açısından “malum corona virüs” ün bilinçaltı ile ilgisini izah etmeye çalışacağım.
Büyük bir tevafuk eseri biz dün yani “15 Mart 2020 Pazar günü” FARKEDER derneğimizde gerçekleştirdiğimiz, 48 saatlik “manyetik hipnoz” eğitimimizi sonlandırmıştık. Konumuz hipnoz ve bilinçaltı olunca bu “malum ”durumumun bilinçaltı ile ilgisini enine boyuna anlattık. Bu günde sizlere mümkün olabildiğince kısa tutarak izah etmeye gayret edeceğim.
Aslında bu husus tamamen tıbbi bir konu olması hasebiyle bizim bir akıl yürütmemiz söz konusu değil. Ancak, bizi ilgilendiren “bilinçaltı” ile ilgisi çok ilginç. Zira yaptığım araştırmalarda virüsler tıp bilimince tam olarak canlı sayılmıyor. Tutunmak, yaşamak ve çoğalmak için protein yapısına uygun bir “konak” yapıya ihtiyaç duymaktadırlar. Konunun uzmanlarının beyanına göre bu “konak” ACE/2 isimli bir protein. Bu hayati protein kalp, böbrek ve akciğerlerimizin yaşamsal fonksiyonlarını yerine getirmesi için çok değerli proteinler. Anlaşılacağı gibi bu virüsler bizim hayati öneme haiz proteinlerimize yerleşip, onları sömürerek bizi öldürüyorlar. Bu çok ilginç işlem; bilinçaltına indirgendiğinde çok tuhaf bir benzerlikle karşılaşıyoruz. Bizim bilinçaltımızda çoğu zaman, “bilinçaltı mühendislerince” ekilen “corona” tohumlarının, bilinçaltımızın çok verimli topraklarında yetişerek, ürettiği öldürücü zehirlerle “olumsuz düşünceler, korku, panik, yersiz endişe v.s” bizi olumsuz şekilde etkileyerek ölüme sürüklüyor. Ancak, çok hazindir ki biz hala bu bilinçaltı operasyonlarının farkında değiliz. Hatta bilinçaltı teriminin de tam karşılığını bilmiyoruz. Oysa yıllardır feryat figan anlatmaya çalıştığımız ve bu amaç için kurduğumuz FARKEDER derneğinde sık sık eğitim ve seminerlerle gündemde tuttuğumuz FARKINDALIK kavramının tam karşılığı bu gibi durumlarda toplumsal uyanışı sağlamaktır.
Sevgili dostlarım, nasıl ki “corona” dinelen virüs; damlacıkların içinden havada uçuşarak, kahkahalarla sohbet eden insanların, birinden diğerlerine atlayıp, onların hayati proteinlerinden beslenerek toplumun büyük çoğunluğuna sirayet edip, ölümcül bir hareket başlatıyorsa; bilinçaltımıza atılan korku, endişe, panik gibi tohumlarda aynı şekilde tıpa tıp bir işlemle aynı sonuçlara gidiyor. Emin olunuz ki korku, endişe ve panik gibi duygularda “corona” kadar ölümcül ve tehlikelidir. FARKEDER derneği olarak biz özellikle bilinçaltı işleminin tam olarak nasıl işlediğini mümkün olabildiğince anlatmaya gayret ediyoruz. Bu konuda yirmi yıldan fazla bir zamandır edindiğimiz birikimleri insanlarımızın bilgisine sunuyoruz. Bana göre dünyanın kozmik dengesini ellerine geçirmiş; maalesef global anlamda, morfik boyutta her türlü operasyonu yapabilen, kitlesel ölümlere ve ekonomik çöküntülere sebep olabilecek yetenekte ve donanımda bir zihniyet iş başında. Bu öngörü asla bir komplo teorisi veya şizofrenik bir sanrı, bir paranoya değil. Belki bizim dudak büküp küçümsediğimiz, komplo teorisi diye alay ettiğimiz ve öğrenmekte çok geç kaldığımız ama bu kan emicilerin çok iyi bildikleri bir bilim. Bu insanların ellerinde/emirlerinde ölümüne hizmet eden ve her an yeni bir yöntem geliştiren bilinçaltı operatörleri, algı sihirbazları, duygu cellatları ve işlerini takdire şayan mahirlikte icra eden; tüm insani değer ve erdemlerini sıfırlamış global ölçekli kan emiciler her daim iş başında. Bunlar muazzam bir itaat ve uyumla dünyanın her yerinde müştereken hareket ederek tek bir hedefe kilitlenmiş haldeler.  Bu hedef BİLİNÇ KIYAMETİ denilen singularity. Birçok insanın daha adını bile duymadığı bu sistemin tüm teferruatlarını ve amaçlarını daha sonra arz etmek niyetiyle şu anda maruz olduğumuz durum için maksadını ifade etmek istiyorum. Bu sistemin şu andaki ana hedefi tüm dünya insanı korkunç paniklere sevk ederek, onlara çere olabileceğine inandırdıkları çipleri yerleştirmek.  Bu çipler sayesinde robotik kodlamalarla insanları kendi amaçları istikametinde güdüleyerek yönetmek ve istedikleri gibi sömürmek. Biliyorum ki bu yazı bile insanların bilinçaltında bir takım olumsuz ektilere sebep olabilir. Ancak, bu hakikati hepimizin bilmesi gerektiğine inanıyor ve Allah’ın izniyle FARKINDA OL- arak bu çirkin tezgâha gelmeyeceğiz. Bahse konu bu organizasyonun elinde birçok zihin kontrol mekanizmaları ve acımasız yok edici virüsler mevcut. Bu zihinsel virüs, bilimsel virüsle birleşince önüne geçilemez bir toplumsal infial oluşturup, önemli miktarlarda ölümlere,  büyük ölçekli çöküntülere ve dalgalanmalara sebep olabiliyor.
Sevgili dostlarım, düşünebiliyor musunuz?

Henüz çip takılmamış olmamıza rağmen yurdumuzun tertemiz insanları bir anda marketlere, “makarnalara”(!), kolonyalara, maskelere v.s. hücum edebiliyor. İşin daha da acı tarafı insanlar bütün bunlara tedbir amaçlı bir davranış olarak algılıyor.
Değerli dostlarım, yazıyı çok fazla uzatmadan; özellikle sosyal medya ortamında, kasıtlı ve bilinçli olarak malum zihniyete hizmet için yayılmaya çalışılan provokatif ve infial amaçlı hiçbir habere itibar etmeyiniz. Bu türden ülkemizin ulusal çıkarları ve toplumumuzun genel sağlığını ilgilendiren konularda siyasi ve ideolojik yaklaşımlarımızı bir kenara bırakarak, tek yürek olabilmeyi becerebilmeliyiz. Zira bu sadece bir virüs meselesi değil, küresel bir biyolojik savaş gösterisidir unutmayalım. Asıl virüs bizim bilinçaltımızda. Bilinçaltımızdaki virüsleri bulur da temizlersek biyolojik virüsler biri öldüremez. Sadece bir müddet salya sümük dolaşırız o kadar. Ayrıca ve özellikle, yine sosyal medyada çokça paylaşılan; sirke, turşu v.s. bazlı komik reçetelere ve yalan yanlış yazılara asla itibar etmeyelim. 

Son cümle olarak ben merak eden kardeşlerime bu konu ile ilgili kendi tahminimi söyleyeyim.
Allah’ın izni ve inayeti ile biz bu virüsten en az etkilenen dünya devleti olacağız inşallah.

Hepinize sonsuz selam ve sevgilerimle…  
 
 
                                                                                                                               Bayram ERSOY
 

 


KADINA ŞİDDETİN ÖTESİ,  KADIN CİNAYETLERİ
26.08.2018
Merhaba sevgili dostlarım,
Bildiğiniz gibi uzunca bir zamandır yoğunluğumdan ve yorgunluğumdan dolayı yazmıyordum. Tam olarak çok değerli yazılar planlamışken Emine BULUT cinayeti gündemimize amiyane tabirle bomba gibi düştü. Hepimizin yüreğindeki iltihaplanmış, bir türlü iyileşmeyen yaramızı yeniden kanattı ve toplum olarak bütün kesimlerimizle acılara gark etti.
Toplum olarak daha önceden de sayısız defa olduğu gibi bu vahim olayı hepimiz kınıyor, lanetliyoruz ve gündemimizin birinci sarasına alıyoruz. Televizyon kanallarında, çeşitli platformlarda, konunun uzmanlarınca saatlerce, gecelerce, hukuk, sosyal, eğitim, sağlık ve ekonomik tüm boyutları ile konuşup tartışıyoruz ama çok ilginçtir ki bir arpa boyu yol alamadan hatta daha da vahim bir kısır döngü şeklinde yeniden, yeniden yaşıyoruz.
Bende şahsen duyarlı bir insan, bir NLP uzmanı, bilinçaltı arketiplerini ve çekirdek inancın önemini bilen ve bu hususta Milletimizin aydınlanması ve bir FARKINDALIĞA ulaşması için FARKEDER DERNEĞİNİ kurarak, bir avuç gönüllü kardeşimizle gece gündüz demeden çalışıp, bu hususta eğitimler veren bir kişi olarak bu olayı ayın karanlık yüzü gibi hiç göremediğimiz yerden göstermeye, bu hususta bir FARKINDALIK penceresi açmaya çalışacağım. 
Sevgili dostlarım, konuyu çok uzatmadan, bu iğrenç ve korkunç cinnetlerin ve cinayetlerin sebebini teşkil eden, bilinen ve konuşulan hukuk, eğitim, sağlık, ekonomik gibi sebeplerin çok ötesinden, çoğumuzun hiç duymadığımız ve bilmediğimiz olayın karanlık tarafından bir pencere açmaya gayret edeceğim. Evet… Bu  ALAN a girmeden öncelikle bilinçaltı arketipleri ve çekirdek inançtan kısaca bahsetmek istiyorum. Öncelikle insan varlıklar olarak bizim çok farkında olmadığımız ancak hayatımızı her yönü ile etkileyen, değer, inanç, irade gibi çok önemli vasıflarımızı teşkil eden ve yaşamımızın bu istikametler üzerine devamını sağlayan “BİLİNÇALTI” mıza dikkatinizi çekmek istiyorum. Aslında ciltler dolusu kitaplarla ancak anlatılacak olan ve rahman-i rahimin KENDİMİZİ BİLMEMİZ için kendi ilminden lütfettiği çok değerli hazinedir ancak biz FARKIDA değiliz. Bu sırrın FARKINDA OL AN  (!) kendi tarlaları gibi ekip biçip, hasat ettikleri bu değerli varlığımıza bira an önce sahip çıkmalıyız. Eğer bu değerli ve çok verimli hazinemizin FARKINDA OL sak emin olun ki kanser dâhil birçok ölümcül fiziksel hastalıklara yakalanmaz, bu gün özellikle ülkemizde yaşanan ve böyle patlaklarla ancak çok az kısmını görebildiğimiz zihinsel, duygusal ve ruhsal hastalıklara da duçar olmayız. Hal böyle olunca idam gibi (bence insanlık ötesi) bir yaklaşıma gerek kalmaz. Bizim İLAHİ FARKINDALIK olarak nitelendirdiğimiz bu uyanış gerçekleştiği takdirde; birey birey aydınlandığımızda toplumsal bilinçaltımızda genişleyerek aydınlanacak ve bu gün kuantum bilimcilerinin üzerinde yoğunlaştıkları MORFİK ALANLARIMIZ insani merkezde gelişerek, sevgi, hoşgörü, merhamet, şefkat gibi kayıp değerlerimizle buluşacağız. Aksi takdirde olumsuz morfik alan şimdi olduğu gibi kendi kendini besleyerek daha da dehşet bir boyuta devinecektir. 
Sevgili kardeşlerim, izleyen tüm insanların bilinçaltında o kanlı hali ile “ölmek istemiyorum” diye yalvaran Emine BULUT kardeşimizin görüntüsü ölünceye kadar işlemişken, dikkat ettiniz mi? Art arda birçok benzer cinayet daha oldu ve olmaya devam ediyor. Hiç sebebini düşündünüz mü? … İşte bu kuantum bilimcilerinin söylediği ve bilimsel olarak ispat ettikleri MORFİK RESONANS.  Biz bu rezonansı tersine çevirmedikçe böyle hadiseler maalesef devam edecek. Peki diyeceksiniz nasıl tersine çevireceğiz? Evet, işte bu sorunun cevabı çok önemli ne hukuki, ne sosyal, nede ekonomik bir sebebe bağlı değil ve birkaç cümle ile birçok kitap ile anlatılacak kadar da basit değil. Ancak belki ilk adım baştan da söylediği gib ayın karanlık yüzü gibi bilmediğimiz ancak bilenlerin hunharca istismar ettikleri BİLİNÇALTIMIZIN VE MORFİK ALANLARIMIZIN FARKINDA OL mak. Ve bu konuda toplumsal bir uyanış gerçekleştirmek için hamleler yapmak. Ki… Bence yapılması gereken ilk farkındalık atağı eğitimde olmalı, biz Everest tepesinin yüksekliği, missisipi nehrinin debisi ile uğraşırken kendi yüceliğimizin/yüksekliğimizin, derinliğimizin, hacmimizin ve gücümüzün FARKINDA OL madan günü kurtarmak, başarmak, kazanmak tutkusunu insani boyuta taşıyarak bizim genlerimizde ve asil kültürümüzde zaten mevcut olan sevgi, saygı bazlı paylaşımcı, hoşgörülü zemine taşımak olmalıdır. İleride bize çokta faydası olmayacak kuru bilgiler batağında çırpana çırpına özümüzden, değerlerimizden fersah fersah uzaklaşıyor ve olayların altında yatan hakikatleri göremiyoruz.  Bu konuda nasıl bir projenin işletildiğinden bihaber,  ancak karanlığa sövüyoruz. Oysa arketipleri ve bilinçaltı yazılımlarının tüm kodlarını kullanarak yapılan filmleri özellikle hanımlarımız bayıla bayıla izlemeye devam ediyorken, reklamlardan, afişlere, telefonda kullanılan imajlardan çizgi filmlere kadar birçok tahrif edici ve insanlarımızı ahlaksızlığa, değersizliğe doğru yönelten her türlü işlemin mağduruyuz. Biz bu türden konuların FARKINDA değilken, maalesef hayatlarını lüks ve şaşaa içinde yaşayan dünyanın tepesine çöreklenmiş, kan emicilerin ekmeklerine yağ sürüyoruz. 
Sevgili dostlarım, istemeyerek yazı çok uzadı. Buradan sizlere son olarak söylemek istediğim şey, içinize sinmeyen, ruhunuzun kabul etmediği her şeyden uzak durun. Bu bir farkındalık halidir.  FARKINDA OL mak, KENDİNİ BİL mekle ayanı şeydir. Ancak KENDİNİ BİLEN RABBİNİ BİLİR. Bir daha canımızın yanmaması dileğiyle, Eminelerimize rahmet, kalanlarımıza selamet dilerken; Allah’tan Millet olarak üzerimizde oynanan oyunların FARKINDA OL mamızı lütfetmesini niyaz ediyor, saygı ve sevgiler sunuyorum.
                                                                                                                                                                              Bayram ERSOY
 
05.05.2019
Merhaba Sevgili Dostlarım,
Son zamanlarda eğitimlerimizin yoğunluğundan dolayı sizlere yazamadım. Anlayışınız için çok teşekkür ediyorum.
Şu AN hayatta olan her canı zamAN döndürüp/devindirip dolaştırıp yeniden mübarek Ramazan ayına getirdi. Rabbimize hamd ve senalar olsun. İzninizle bu gün bu hususta bir şeyler karalamak istiyorum. Ramazan ayını mübarek kılan en önemli faktörlerden birisi olarak bilinen, İslam’ın beş şartından birisi olan “Oruç tutmak” olsa da oruçtaki maksat aç susuz kalmak bir nevi diyet yapmak değildir. KUANTUM/TASAVVUF ve FARKINDALIK PENCERESİNDEN bakıldığında rabbimizin HAKK ismi şerifinin ince titreşiminin kalplerimize dokunarak hakikatinin zuhurunu tam olarak görebiliriz.  Bizim itikatımıza göre bu kutlu ay on bir aylık döngünün KUTSAL DENGESİNİ yerine getiren evrensel bir ayar olmakla birlikte, FARKINDA OL AN insanlarında kendi nefs-ego ve zihinlerine bir arındırma, ruhsal olarak şifalandırma, saflaştırma ve ince ayar gerektirmektedir. Bu ince ayarların bilineni oruç tutmanın beden üzerindeki olumlu etkileri zaten tıp insanlarınca da teyit edilmekte ve önerilmektedir. Ayrıca duygusal, zihinsel ve ruhsal olarak da birçok faydası hepimizce malum olup, tavsiye edilmektedir.  
Sevgili dostlarım, ben bu gün sizlere bu bilinenlere ek olarak KUANTUM/TASAVVUF ve FARKINDALIK zaviyesinden çok kısaca bilgiler vermek istiyorum. Ramazan ayı ve oruç, yukarıda da değindiğim ve hepimizin bildiği gibi sadece aç ve susuz kalarak yapılan bir ameliye değildir. Oruç aslında AÇ OL AN ın halini idrak için bir vesile olmalıdır.  Yokluğun ve yoksulluğun nasıl bir hâl olduğunu farketmemizin yanında, KUTSAL DENGE nin kadim yasası gereği bizim mükellef sofralarımızda AÇ ve bi AÇ olan tüm CANLARIN (hayvanlarda dâhil) HAKK ları OL duğuna kesin olarak inanmaktır. Bu inanç gereği eğer biz bu hakları kendi elimizle, gönlümüzden gürleyerek, severek vermez isek, HAKK ın sahibinin bir şekilde alacağına iman etmemiz gerekmektedir. Evet… Biliyorum nefsimize ağır geliyor, nasıl olur? Ben çalıştım, çabaladım, kazandım ve kazandıklarım (doğal olarak) benim HAKKIM diyoruz. Kesinlikle asıl olarak helal olarak kazandıklarımızda ihtiyaç sahiplerinin HAKK ları vardır. Bu yüzden İslam’ın bir diğer şartı da “Zekât vermek” tir. Ancak zekât vermek bizi tam olarak sorumluluktan kurtarmayacağı için Ramazan ayının şu mübarek günlerini fırsata dönüştürerek, özellikle yetimler başta olmak üzere tüm ihtiyaç sahiplerine hayır ve hasenatınızı yapınız. Böylece Allah’ın izniyle ağzınız tatlanır, kalbiniz nurlanır ve sofralarınız, keseniz bereketlenir.
Hepinize hayırlı, bereketli ve farkında Ramazanlar, arındıran, durultan, saflaştıran ve OL duran oruçlar niyaz ediyorum.                                                                                                                                                                                            Bayram ERSOY